“Klasik bir söz dillere pelesenk olmuş: “Hayat devam ediyor!” Doğru her şeye rağmen hayat devam ediyor. Ama biz insanlar özümüzden hatta insanlığımızdan neleri kaybediyoruz. Yaşadıklarımız bizlerden bir şeyler koparıp götürürken böyle şuursuzca hiç tepki vermeden seyirci mi kalmalıyız?” Puslu bir hava, keskin bir soğuk, evlerine kapanmış insanlar. Gökyüzünün mavisi, tabiatın yeşili çekildi sahneden. Ve evimizde aldığımız yürek yakan şehit haberleriyle kesif griliğe kıpkırmızı kan rengi ekleniyor. Ateşin yükselen harına rağmen üşümeye devam ediyoruz. Çaresizlik mi desem daha sert bir seslenişte olan naçarlık mı desem çıkmaz sokaklarda tıkanıyor nefesimiz. Televizyonu hiç açmıyorum, binlerce kanal, birbirine tezat ve bir o kadar söylemler. Kafa karışıklığı yaşatılmak isteniyor insanlar ya da tam bir muammada boğulsun tüm düşünceler. Konuşanlara bakınca konuştuğundan bihaber yorumlar çıkıyor ağzından. Bu muamma bütün ülkeye hatta bütün dünyaya kilitlenmiş durumda. Çaresizliğin sessizliği vurdumduymazlığa hatta duyarsızlığa yöneltmek istiyor insanlığı. Akvaryumdaki balıklar gibi nerede olduğumuzu bilmeden şuursuz yaşamamız isteniyor. Ortalık toz duman önümüzü göremiyoruz. Şehit haberlerinin verdiği yürek yangınları ocakları yakmaya devam ediyor. Ateş düştüğü yeri yakar misali annelerin, babaların, eşlerin, kardeşlerin, evlatların yüreklerindeki acıya şahitlik ediyoruz. Elimizden, dilimizden gelen nereye götürecek bizi? Ve bakıyorum insanlara her travmada hiçbir şey yaşanmamış gibi yaşamaya devam ediyoruz. Klasik bir söz dillere pelesenk olmuş: “Hayat devam ediyor!” Doğru her şeye rağmen hayat devam ediyor. Ama biz insanlar özümüzden hatta insanlığımızdan neleri kaybediyoruz. Yaşadıklarımız bizlerden bir şeyler koparıp götürürken böyle şuursuzca hiç tepki vermeden seyirci mi kalmalıyız? Alışmak duyarsızlığı beraberinde getiriyor. Gençlere bakıyorum, hiçbir şeyden haberleri yok. Daha da kötüsü hiçbir konuda bilgileri de yok. İnsan karakterini şekillendiren ve ona kimlik veren insani hasletler nerede? Bizi hayrete düşüren ve tepki verdiğimiz olgular gençler için normal olarak görülüyor. Normal olarak değerlendirilen olgular anormal hale geliyor. Şekiller ve kalıplara dökülen normların içi hiç açılmıyor, sorgulanmıyor. İnançlar, ideolojiler, değerler bölünüyor, parçalanıyor ve en beteri değersizleştiriliyor. Nefes almanın bile bir kıymeti varken insana ait tüm değerlerin değersizleştirilmesi insana sadece yaşayan bir canlı varlık kimliği yüklüyor. Yaşamını sürdüren her canlı varlık için mi “Hayat devam ediyor?” Sorgulamak, düşünmek üzerine kafa yormak, mücadele etmek bize düşüyor. Aklın işaret ettiği yolda rotasını kaybetmiş duyguların bize kattığı hiçbir şey yok. Dinlediklerimizi, okuduklarımızı sorgulamadan, mukayese etmeden ve kendi aklımızda bir yere oturtmadan hiçbir düşünce bize ait olmaz. “Benden bize”, “Bizden insanlığa” sirayet edecek şuurlanma ancak nedenler, niçinlerin yaratacağı uyanışla, dirilişle sağlanacak. Puslu bir hava, keskin bir soğuk, evlerine kapanmış insanlar. Gökyüzünün mavisi, tabiatın yeşili çekildi sahneden. Ve evimizde aldığımız yürek yakan şehit haberleriyle kesif griliğe kıpkırmızı kan rengi ekleniyor. Ateşin yükselen harı yürekleri yakmaya devam ediyor. Ateş sadece düştüğü ocakları yakmıyor bütün ülkede yanı derecede olmasa da yürekler yanmaya devam ediyor.