Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından Zurich ve Marsh McLennan işbirliğiyle geliştirilen rapora göre küresel iklim değişikliğine bağlı aşırı hava koşulları 2024’te en büyük risk olarak tanımlanıyor. Birçok ülkede seçimlerin yapılacağı ve milyarlarca insanın sandık başına gideceği bu yıl için, yanlış bilgi ve dezenformasyon da ikinci risk faktörü olarak nitelendirdi. Yaklaşık bin 500 küresel uzmanın görüşlerine başvurulan Küresel Risk Algılama Araştırması’nın (GRPS) bulgularına dayanan raporda 2023-2024 GRPS sonuçları, önümüzdeki iki yıl içinde dünya için ağırlıklı olarak olumsuz bir görünümün (Yüzde 84’ü endişeli) ve önümüzdeki on yılda daha da kötüleşmesinin beklendiğini (Yüzde 92 kötümser) vurguluyor. Raporu değerlendiren Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu, “Ülkemiz küresel koşullarla birlikte kötü yönetime bağlı yüksek fiyat artışlarının olumsuz etkilerini en çok yaşayan ülkelerden biri. Buna bağlı toplumun önemli bir bölümündeki yaşam koşullarındaki hızlı kötüleşme de devam ediyor. Ülkeler arasındaki durumumuz ise ne tarafa gidecek? Halen çok net değil. Kötü ekonomik yönetim bizi aşağı doğru çekerken toplumun dinamikliği ortada tutmaya devam ediyor. Önümüzdeki dönemde nereye gideceğimizi daha net görebileceğiz” dedi. Önümüzdeki iki yıl içinde çeşitli ekonomilerde 3 milyara yakın insanın seçim sandıklarına gitmesi beklendiğinden, dezenformasyon ve bunları yaymaya yönelik araçlar çok fazla kullanılacak diyen Babuşcu, “Bu ortamda ortaya çıkan huzursuzluk, şiddetli protestolardan nefret suçlarına, sivil çatışmalardan terörizme kadar değişen ortamlar ortaya çıkarabilir. Rapora göre dezenformasyonun artması ülke içi sansür riskini de artırıyor. Zaten düşüşte olan internet, basın ve daha geniş bilgi kaynaklarına erişim ile ilgili özgürlükler, daha fazla ülkede bilgi akışının daha geniş çapta baskı altına alınması riskiyle karşı karşıya. Çalışma sonuçlarına göre çevresel riskler, kısa ve uzun vadede de riskler tablosunda hakim konumda bulunuyor. GRPS’e yanıt verenlerin üçte ikisi, iklim koşullarındaki değişimin bir kriz yaratma olasılığını en yüksek risk olarak görüyor. Ülkeler arası kutuplaşmalar iki yıllık dönemde ilk üç risk arasında ve uzun vadede 9. sırada yer alıyor. Buna ek olarak, ülkeler arası kutuplaşma ve ekonomik gerileme, küresel olarak birbiriyle en bağlantılı ve etkili riskler olarak, çok sayıda riskin de itici gücü. Araştırmanın önemli bulgularından biri de düşük ve orta gelirli insanlar ve ülkeler üzerindeki ekonomik baskıların artması” ifadelerini kullandı. Raporda hayat pahalılığı en önemli endişelerin başında geldiğini söyleyen Babuşcu, “Hayat pahalılığı, 2024 görünümünde önemli bir endişe olmaya devam ediyor. Önümüzdeki iki yıl içinde iklimsel koşullar ve sıcak çatışmaların tırmanması vb. riskler arz yönlü fiyat baskılarını artıracak. Faiz oranları daha uzun süre yüksek kalırsa, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler ile borçluluğu yüksek ülkelerin borç ödeme sıkıntısına maruz kalacağı görülüyor. Bu ekonomik belirsizliklere bağlı olarak özellikle iklim değişikliğine karşı savunmasız veya çatışmalara daha yakın ülkeler, ihtiyaç duydukları dijital ve fiziksel altyapıdan, ticaretten, çevreye duyarlı yatırımlardan ve ekonomik fırsatlardan giderek daha fazla mahrum kalacak” diye konuştu. Rapora göre Türkiye’yi bekleyen riskleri sıralayan Babuşcu, “İklimsel riskler özellikle daha uzun vadede en büyük tehdit. Türkiye bilindiği üzere iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden. Buna karşın son dönemde gerçekleşen doğal afetlerde yaşananlar ve doğaya karşı vurdum duymaz tutumumuz gelecek nesillerimizi en çok tehdit eden konulardan biri. Dezenformasyon ciddi bir tehdit. Bunun sonucu çoğu ülkede sansür ve basına baskı artabilecek. Ülkemizin bu konuda sicilinin çok kötü olduğunu herkes biliyor. Kısa vadede dünyanın özellikle belirli bölgelerinde ülkeler arası çatışma ortamlarında artış olma olasılığı yüksek. Raporda bu bölgeler olarak Orta Doğu ve Rusya-Ukrayna yer alıyor. Ülkemiz bu alanlarla doğrudan bağlantılı. Dolayısıyla sıkıntıların merkezinde yer aldığımız bir gerçek. Gelişen teknolojinin iyi amaçlarla olduğu kadar kötü amaçlarla da kullanılabilme olasılığı yüksek. Bunu kullananlar illegal örgütler olduğu kadar bazı devletler de olabilir. Özellikle nükleer ve biyolojik silahlanma alanlarında bu görülebilir. Çevremizdeki çoğu ülkenin yönetim biçimlerine baktığımızda bu konuda da çok riskli ülkeler arasında yer aldığımız görülüyor” dedi. Fiyat artışlarının olumsuz etkilerini en çok yaşayan ülkelerden birisi olduğumuza dikkat çeken Babuşcu son olarak şunları söyledi: “Ekonomik koşullar büyük tehdit olmayı sürdürüyor. Bunun iki yönü var. Kısa vadede enflasyona bağlı hayat pahalılığının getirdiği yaşam koşullarındaki kötüleşme devam edecek. Diğeri ise daha uzun vadede ise yukarıda sayılan maddelerle birlikte ele alındığında ülkeler arası ekonomik uçurum artacak. Ülkemiz küresel koşullarla birlikte kötü yönetime bağlı yüksek fiyat artışlarının olumsuz etkilerini en çok yaşayan ülkelerden biri. Buna bağlı toplumun önemli bir bölümündeki yaşam koşullarındaki hızlı kötüleşme de devam ediyor. Ülkeler arasındaki durumumuz ise ne tarafa gidecek? Halen çok net değil. Kötü ekonomik yönetim bizi aşağı doğru çekerken toplumun dinamikliği ortada tutmaya devam ediyor. Önümüzdeki dönemde nereye gideceğimizi daha net görebileceğiz.”