Değerli okurlar, 31 Mart yerel seçimlerine adım adım yaklaşıyoruz. Partiler adaylarını açıklıyor, vatandaşlarda kimlere oy vermek istediklerine karar vermeye çalışıyor. Son olarak İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun karşısında kimin olacağı belli oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Haliç Kongre Merkezi’nde açıkladığı isim eski bakan Murat Kurum oldu. Keza Cumhurbaşkanı Erdoğan birçok büyükşehirde de aday olacak isimleri duyurdu. Şimdi vatandaş olarak adı açıklanan adayları iyice değerlendirmeli ve şehrimize en çok kimin hizmet vereceğini seçme zamanı. Nasıl ki siyasilerin 31 Mart’a kadar seçim çalışması yapmaya vakitleri var aynı durum seçmen olarak bizler için de geçerli. Parti adı vermeksizin söylemeliyim ki farklı şehirlerden birçok arkadaşım sırf partisine duyduğu sempati sebebiyle oy kullanıyor. Bir önceki yerel seçimlerde de yazdığım yazılarda belirttiğim gibi burada seçmene düşen görev şehri için en iyi seçeneği bulmaktır. Siyasi partinin adıyla hareket etmek yalnızca ezbere oy kullanmaktır. Adayları iyi analiz etmeli, göreve en uygun olanı seçebilmeliyiz. Sırf ideoloji farklarından dolayı hizmet yönünden önde gözüken bir insanı seçmekten vazgeçersek yaşadığımız şehre haksızlık yapmış oluruz. Herhangi bir isim ya da partiyi kast etmeden açık bir şekilde belirterek söylemeliyim ki seçmen oyunu emanet edeceği ismi yapacaklarını düşünerek vermelidir. Maalesef önceki seçimlerde de tespit ettiğim kadarıyla toplumumuzda parti fanatizmi gibi bir durum söz konusu. Birçok parti adaylarını belirliyor ve seçim hazırlıklarına başlıyor. Hal böyle olunca ben de bir muhabir olarak vatandaşlara mikrofon uzatarak seçimlerde kimi destekleyeceklerine dair düşüncelerini alıyorum. Ancak gözlemlediğim kadarıyla halen daha seçmen bilincini oluşturabilmiş değiliz. Vatandaşa yönelttiğim, “Kime oy vereceksiniz?” sorusuna büyük bir çoğunluk parti ismiyle karşılık veriyor. Vadedilen projeler ve kente ne gibi bir katkısı olabileceğini sorduğumda ise bir sessizlikle karşılaşıyorum. Eğer Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hedef gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine çıkmak istiyorsak bunun yolu parti fanatizminden değil, bireysel düşünmekten geçiyor. Özellikle sosyal medyada gözlemlediğim kadarıyla insanlar yerel seçimleri, genel seçimle karıştırıyor. Tartışmaların büyük bir çoğunluğu, iktidar ve muhalefet partilerinin geçmişten günümüze yaptıkları özelinde gerçekleşiyor. İyi de biz geleceğimizi etkileyecek isimleri neden konuşmuyoruz? Neden adayları değil de partileri kıyaslıyoruz. Ülkenin gelişimi en küçük parçasından başlar. Böylesine ince eleyip sık dokunması gereken bir meselede dikkatli olmamız gerektiğini hatırlamamız gerekiyor. Velhasıl kelam, bu süreçte en önemli şey doğru adayı bulmaktır. Doğru adayı da ancak araştırarak, doğru bilgiye ulaşmaya çalışarak bulabiliriz. O süreçten sonra herkes farklı bir adayı destekleyebilir ancak en azından mantıklı gerekçeleri olur. Hayırlı bir seçim süreci olmasını dilemekle beraber, genel seçimlerde yaşanan gergin ortamın bir daha tekrarlanmamasını umut ediyorum. Ailelerin sırf siyasi görüş farklılığından küslükler yaşamadığı, dostlukları fikir ayrılıklarının etkilemediği bir seçim geçirmek dileğiyle, sağlıcakla kalın. Biz biriz, biz bütünüz.